⚠️ İçerik uyarısı: Bu sayıda bahsi geçen hamilelik ve kayıp gibi konular bazı okuyucular için tetikleyici olabilir.
O dönem Vancouver ve çevresindeki anaokulu, ilkokul ve ortaokullarda verdiğim rutin cinsel sağlık eğitimlerimden birinin sonunda, tüm ders boyunca sessizce beni dinleyen bir çocuk yanıma gelip, “sana çok merak ettiğim bir şeyi sorabilir miyim?” dedi.
Sınıf çıkışlarında en korktuğum şeylerden biri, sessiz sedasız, biraz yüzü bükük yanıma gelen çocuklardı. Hep içim sıkışır, “bir istismar beyanında mı bulunacak” diye nefesimi tutardım. Durum her böyle olmadığında nefes almaya devam edebilirdim. Bu da maalesef mesleğin uğursuzluğu…
“Tabii, sorabilirsin”, dedim.
“Benim annem hamileydi. Karnı kocamandı. Ben büyük ağabey olacaktım. Ama annem ve babam hastaneye gitti. Sonra eve döndüler. Ama kardeşim gelmedi… Neden böyle oldu?”
…
Bu soruya nasıl cevap veririm?
Üstünden kaç yıl geçti bunu yazarken bile ellerim titriyor. Her düşündüğümde gözlerim doluyor.
Sana ailen ne olduğunu anlattı mı?
Hayır. Ama çok üzgünlerdi.
Peki sen hiç onlara bu soruyu sordun mu?
Hayır, sormadım.
Bazen anneler, babalar ve aileler, bizi korumak için, üzülmeyelim diye bize bir şeyleri anlatmazlar. Farkında olmadığımızı ya da merak etmediğimizi düşünebilirler. Sorunun cevabını ben maalesef bilmiyorum. Sence sadece hak ettiğin cevabı verebilecek birine sorunu sorabilir misin?
Evet, anneme ve babama sorabilirim.
Kendini rahat hisseder misin?
Evet.
Bu konuda üzgün hissetmeni anlıyorum. Benimle paylaştığın için, bana güvendiğin için teşekkür ederim.
Daha iyi, daha ideal, daha uygun bir cevap verebilir miydim? Belki.
Ailesinin vermediği cevabı ne ben, ne de başka bir eğitmen, olması gerektiği gibi veremezdi ama…
Yetişkinler için organize edilen bir eğitimde bir uzman sonlara doğru söz istedi. O oturumdaki ebeveynlerin ve uzmanların bana sordukları soruların ne kadar da “bir hata yapar mıyım?”, ya da, “bunu söyledim yanlış mı?” korkusuyla olduğunu gözlemlediğini söyledi.
Daha önceki bir yazımda bahsi geçen babaya benzer şekilde, “bize bunlar anlatılmadı, kötü bir şeyle de karşılaşmadım. Tabii herkes bu kadar şanslı değil” dedi ve o saate kadar anlattıklarımı da değersizleştirmek istemeden, “çocuklar bir şekilde yolunu bulmuyor mu?", dedi. Yani, “bu konular hakkında konuşmasak da olur mu?”ya getirdi lafı.
İngilizce sevdiğim bir söz var: I will die on this hill.
Kaba çevirisi: Bu yokuşta can veririm.
Çevirisi: Nefesim yettiğince bu konuları savunurum.
Aslında söylemek istediğim: Olmaz bak, ölümü gör.
Benim bu sözü ‘ölümü gör’ değil de, ‘önümü gör’ sanmam birkaç yıl öncesine kadar… 🫠
Bu ülkede cinsellik eğitiminin olmayışının ve benzer sınırlamaların sebep verdiği durumları çok acı bir şekilde deneyimliyoruz. Konuşabiliyorsak konuşmama lüksümüz yok bence.
İşin bencesini sencesini falan bir kenara bırakalım ama. Çocuklar insandır. Ne kadar bariz ama bir o kadar da unutulan bir gerçek. Çocuklar birey oldukları için de haklara sahipler.
Yasada yazmasa da, kendi bedenleri hakkında bilgiye erişmeye hakları var. Çünkü bu onları güçlendiriyor ve koruyor.
Sordukları sorulara, sorunun kendisi yaşa uygun olmasa da, yaşa uygun şekilde cevap almaya hakları var. Çünkü bu, cevapları güvensiz ya da sağlıksız yerlerde aramalarını önlüyor ve güvenilir kaynaklara erişmelerini destekliyor.
Bedenlerine, sınırlarına, mahremiyetlerine dair bilgiye, belli dönemlerde popüler olduğu için değil, onlar için kritik olduğu için hakları var. Sadece bilgi ya da anlatımlar değil tutum ve becerilere erişme hakları vardır. Onlara bu konuları anlatan yetişkinlerin davranışlarının anlatılanları destekler halde olması gereklidir.
Çocukların olumsuz yargılar, korku, kaygı ve tiksindirme olmadan kendi varoluşlarına dair bir şeyler öğrenmeye hakları var.
25 Kasım Kadına Yönelik Uluslararası Mücadele Günü ile 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü arasındaki 16 gün, Toplumsal Cinsiyete Dayalı Şiddete Karşı 16 Günlük Aktivizm dönemi olarak biliniyor. Geçen yıl tam da bu zamanda toplumsal cinsiyet odağında birkaç paylaşım yapmıştım. Aynı sebeple bu ay daha geniş bir kapsam ile çocuklar ve adalet üzerine yazacağım. Çocuklar için daha adil bir dünya ve çocuklarla daha adaletli ilişkilenme halleri için hak temelli bakış açılarına ve yöntemlere odaklanacağım.
Konuyla ilgili diğer yazılar:
nasıl konuşurum?+Plus’a indirimli üyelik yapmak için son gün 31 Aralık 2024.
+Plus üyeliği sayesinde üye olduğunuz süre boyunca tüm yazılara, kaynaklara, yaşa göre pratik bilgilere ve tüm arşive erişim sağlıyorsunuz. Ayrıca 2025’te yazılara ek olarak videolu eğitimler ve daha çok uzmandan cinselliğin bazen teğet geçtiği, bazen iç içe harmanlandığı konularda yazılara erişiminiz olacak.
Ücretli üyelikleri bugüne kadar indirimli olarak sundum. 31 Aralık’a kadar yıllık üyelik 835 TL (24 dolar) olmaya devam edecek.
1 Ocak 2025 itibariyle nasıl konuşurum?+Plus üyelikleri orijinal fiyatlarından üretlendirilecek, yani kura bağlı olarak 1380 TL (40 dolar) olacak. (Substack maalesef TL cinsinden ödeme kabul etmediği için bu şekilde yazmam gerekiyor).
Ücretli üyelik yapmanız, bu bağımsız yayını daha sürdürülebilir kılmam için bana destek olmanız, alandaki diğer değerli uzmanlardan emeklerinin karşılığını sunarak yazı isteyebilmem, içerik formatlarını çeşitlendirebilmem ve fon/destek bulması neredeyse imkansız bir alanda Türkçe üretimi desteklemeniz anlamına geliyor.
Ayrıca hazır yeni yıl geliyorken, sevdiğiniz birine nasıl konuşurum?+Plus üyeliği hediye edebilirsiniz.
Şimdiden desteğiniz için teşekkür ederim.🧡
Harika... Bazen konuşmamak bir lüks gibi geliyor ve mayamızda olan savaş ya da kaç ilkesinden kolay olanla kaçmayı tercih edebiliyoruz ve farkında olmadan çocukların minik omuzlarına büyük yükler bırakabiliyoruz.