Okuma süresi: 6 dakika. Bölümü sesimden dinlemek için başlat tuşuna basın.
Toplumsal cinsiyetin yükü ağır, çünkü toplumda gördüğümüz birçok sorun dönüp dolaşıp toplumsal cinsiyet rolleri ve beklentilerine bağlanabiliyor. Ama aynı zamanda basit bir konu, çünkü çocukları (ve insanları) kızlar ve oğlanlar değil de, önce çocuk olarak gördüğümüzde işler bir hayli kolaylaşıyor.
Ekim ayının teması cinsel kimlik. İnsanların cinsel kimliğini oluşturan cinsiyet kimliği, doğumda atanan cinsiyet, cinsel yönelim ve tabii ki toplumsal cinsiyet kavramları üzerine bol bol düşüneceğiz.
Buzun da cinsiyeti olur mu?
Yıllar önce, öğretmenleri ve psikologlarıyla eğitim yapmam için çağrıldığım bir anaokulunda şöyle bir olay yaşanıyor:
Oğlan bir çocuk okula Frozen’dan Elsa kostümü ile gitmek istiyor. Önce aile tamam diyor. Sonra iş peruğa falan gelip, inada binip, rutine dönüşmeye başlayınca baba kendince doğru bildiği şekilde sınır çekiyor. Çocuğun tüm Frozen oyuncakları atılıyor. Kostüm, peruk meruk kalmıyor. Okulda serbest oyun zamanlarında çocukları ‘kız’ oyuncaklarıyla oynamasın diye çocuk okuldan alınıyor, arabada gezdiriliyor, sonra tekrar okula bırakılıyor. Tam bir panik ortamı! Okuldaki öğretmenlerden biri çocuğa şu soruyu sormayı akıl ediyor: ‘Neden Elsa gibi giyinmek istiyorsun?’.
Çocuk: Çünkü parmaklarımdan buz çıksın istiyorum.
Bu senaryado en çok kim zarar görüyor biliyorsunuz. Çocuklar. Ebeveynler belki kendilerini kötü hissediyor, okul belki hata yaptık, anlayamadık diyor. Ama çocuk, yaralanıyor. ‘Ben olduğum gibi bu dünyaya ait değilim. Kabul görmüyorum. Bende bir sorun var. Kız gibi olmak kötüdür’, diye düşünebiliyor.
Peki kıyafetler?
Yine başka bir okulda, bir kız çocuğu okuldan eve hüsran içinde geliyor:
Ben artık erkek olmak istiyorum!
Aile şokta. Ne yapalım ne edelim derken, çocuğa neden erkek olmak istediği soruluyor. Çocuk ne desin?
Çünkü kızlar okula etekle gidiyor. Ben pantolon giymek istiyorum. Pantolon giyince ancak tırmanma merdiveninde oyun oynayabiliyorsun. Yoksa külodum gözüküyor, herkes dalga geçiyor.
Hedef: Tırmanma merdiveninde oynamak.
Araç: Erkek olmak.
Bu olaylar, geleneksel toplumsal cinsiyet rolleri ve cinsiyete dair panik sebebiyle yaşanan ne ilk ne son...
Bu iki örnekte de söz konusu çocuklar kendilerini doğumda atananan cinsiyetlerinden farklı bir kimlikte hissetmiyor. Böyle hisseden çocuklar da var tabii, o konuyu cinsiyet kimliği yazısında ele alacağım. Bu örneklerde ortaya çıkan tablo tamamen toplumsal cinsiyet rollerinin işi.
İster kimlikle, ister kıyafetinin sınırlarıyla, ister süper güçleriyle ilgili olsun, geleneksel toplumsal cinsiyet kafesinde büyütülmemek tüm çocukları özgürleştiriyor. Tüm çocukların kendileri gibi olabilemelerine vesile oluyor. Tüm çocukların sağlığını olumlu etkiliyor. Hem kendilerine dair, hem de başka çocukların varlıklarına ve varoluşlarına daha saygılı olabilemelerine vesile oluyor.
Toplumsal cinsiyet rolleri, cinsel yönelim ya da cinsiyet kimliğiyle bir sebep-sonuç ilişkisi içinde değil. Toplumsal cinsiyet öğrenilen bir şey. Toplumdan topluma, kültürden kültüre, yıldan yıla değişkenlik gösterebiliyor. Toplumsal cinsiyet bir performans. Beklentilerle harmanlandığında ise, ancak doğumda bize atanan cinsiyeti topluma veya dış dünyaya nasıl aktardığımızla ilgili oluyor.
Kimileri için kendileri oldukları, kimileri için taklit yapmak zorunda oldukları bir performans.
Saksıda büyümek
Kadınlar da çocuklar da çiçek değildir :) Ama bir sefere mahsus, çocukları çiçekmiş gibi düşünelim.
Tohum alıyorsunuz. O tohum paketinde çiçeğin büyüdüğündeki halinin resmi var. Olmasa da, kafanızda bir resim canlanıyor. Ama çiçekler çeşitli. Her biri aynı büyümeyecek biliyorsunuz. Mor ve beyaz bir çiçek aldıysanız, kimi mor-beyaz, kimi sadece mor, kimi sadece beyaz, kimi mor üstü beyaz benekli çıkacak. Bazen de aralara başka renkler karışacak.
Tohumlarınızı alıp sevinçle eve geliyor ve ekiyorsunuz. Gözlüyorsunuz. Tam olarak istediğiniz renkte çıkmazlarsa üstlerini boyuyorsunuz. Belki sularına boya katıyorsunuz. Farklı renkte olan yapraklarını kesiyorsunuz.
Ama başka bir opsiyonunuz daha var.
Tohumları ekip, sadece gözlemlemek. Suyunu talimatlarına göre vermek. İhtiyacına göre güneşe çıkarmak. Boyalı su vermeden, yapraklarını kesmeden. Gözlemek. Renklerini incelemek.
Geleneksel toplumsal cinsiyet rolleriyle büyümeyi saksıda büyümeye benzetiyorum. Saksı içinde filizlenen minik bitkiler hariç pek bir çeşitlilik yok etrafta. Gelişimin sınırlı. Olabileceğin şey senin için önceden belirlenmiş. Seni koruyor gibi gözüken katı sınırlar.
Bahçede büyümek de mümkün. Rengarenk çiçekler içinde, destek alabileceğin büyük yapraklar ve ağaç kütükleriyle. Bir miktar korunaklı, ama güçlendirici de. Dilediğin gibi büyüyebileceğin bir bahçe…
Geleneksel toplumsal cinsiyet rollerine sıkışmayan çocuk büyütmek, oğlanların maviler içinde, kızların pembeler içinde olamadığı bir dünya demek değil. Kızların feminen, oğlanların maskülen olmadığı varoluşların ancak var olabildiği bir dünya da değil…
Çocukların da, tıpkı renklerin olduğu gibi çeşit çeşit olduklarının farkında olmak demek. Mavi ve pembe olmak isteyen çocuklara mavi ve pembe olmaları için alan açarken, turuncu ve mor olan çocukları illa pembe ya da mavi olmaya zorlamamak demek.
Zorlamak da, alan açmak da tohumları ektiğiniz gün başlıyor. Çünkü tüm bu süreci başlatan şey beklentilerimiz. O yüzden de, toplumsal cinsiyet hakkında çocuklarla konuşmaya başlamadan çok çok önce, yolculuğumuz, yetişkinler olarak kendi toplumsal cinsiyet algılarımızı ve beklentilerimizi gözden geçirmekle başlıyor.
Toplumsal fayda
Yaşa uygunluk kriterleri doğrultusunda, azar azar ve sık sık cinselliğe dair iletişimin önleyici ve koruyucu, dolayısıyla güçlendirici etkisi olduğundan bahsetmiştim. Bu iletişim ve eğitim biçimi, önce ebeveyn ve bakım verenlerin kendi cinsellikle ilgili algılarını, toplumsal cinsiyet rolleri beklentilerini ve çocuklarına aktarmak istedikleri değerleri sorgulamalarıyla başlıyor.
Bu beklentiler ele alındığında, daha sık kız çocukları, kadınlar ya da geleneksel toplumsal cinsiyet rollerine sığmayan insanlar mücadele veriyor, çünkü konunun yansımalarından en çok etkilenen bizleriz. Söz konusu erkekler olduğunda ise sıkça (ve haklı olarak) gündemde olan konu, toksik erkeklik. Toksik erkeklik de, geleneksel toplumsal cinsiyet rollerinin baskın olduğu toplumların en köklü üretimi.
Fakat söz konusu oğlan çocuklar olduğunda, işin olumsuzundan değil de, olumlu tarafından nasıl bahsedeceğiz? Erkek olmanın kötü bir şey olmadığını, sorunun davranışlar, algılar ve tutumlarda olduğunu nasıl aktaracağız? Tüm çocukların bu sistemden olumsuz etkilenmemeleri için onları nasıl destekleyeceğiz?
Tüm erkekler mi kötü?
Hayır. Tabii ki size minnak gözleriyle bakıp soru soran canınız oğlunuz kötü değil. Partneriniz. Erkek kardeşiniz. Babanız. Belki hiç kötü değiller. Sahi kötü ne demek ki? İyilik ve kötülükten ziyade, konuyu daha güvenli-güvensiz, daha sağlıklı-sağlıksız, gibi kavramlarla ele almalıyız bence.
Erkeklik, erkek anlamına gelmez. Erkeklik, toplumsal cinsiyet algılarına bağlıdır, ve toplumdan topluma, tarihten günümüze değişkenlik gösterir. Toksik olabileceği gibi, sağlıklı erkeklikler de vardır. Buna vurgu yapmak önemli çünkü feminizmin ve seks-pozitifliğin mücadele ettiği konulardan biri erkeklik ya da erkek olma hali değil, toksik erkeklik algısı ve toksik erkekliğin sebep verdiği zararlı algı, tutum ve davranışlar. Yani sorun erkek olmak, erkek doğmak, erkek olarak yaşamak değil, tüm bunlarda toplum olarak beklentilerimiz, ve bu beklentilerin sebep verebildiği sorunlar.
Kübüne zararlı sirke misali, toksik erkeklik sadece erkek olmayanlara değil, erkeklere de zarar verir.
Birkaç öneri
Toplumsal cinsiyet temelli şiddete karşı erkeklerin kurduğu White Ribbon kurumunun hazırladığı ve Nurgül Öz ile bundan birkaç yıl önce Türkçeleştirdiğimiz Çocukların Toplumsal Erkeklikten Zarar Görmemeleri için 10 Öneri kaynağı oğlan çocuklar ve genç erkeklerin kendileri gibi olmalarını, yani saksı dışında büyümelerini, destekleyecek şu pratik adımları sunuyor:
Sağlıklı her duyguyu örnek almasını sağlayın.
Duygularınızı tanımlayıp ifade edin.
Toplumsal cinsiyet kalıpları ve etkileri hakkında sohbet edin.
Fiziksel güç ile güçlü bir karaktere sahip olmanın arasındaki farkı anlatın.
Kendilerini ifade etmelerini teşvik edin.
Sağlıklı maskülenilkleri fark edin.
Cezalandırmak yerine olumlu disipline başvurun.
Onay kavramını öğretip modelleyin.
Toplumsal cinsiyet ve cinsel çeşitliliği anlamalarına destek olun.
Toplumsal cinsiyet eşitliği hakkında iletişim kurun.
Erkenden konuşmaya başlamanın faydaları
Özellikle ev içinde gerçekleşen bu iletişimi bir eğitimden çok, çocukların gelişimini, benliklerini, sağlıklarını ve haklarını temel alan, ve birçok farklı konuya uygulanabilecek bir bakış açısı, yaklaşım olarak görebiliriz. ‘Cinsellik eğitimi evde başlar’ dediğimizde de bu iletişimin evde başladığına vurgu yapıyoruz. Bu iletişimin özellikle erken yaşta başlamanın faydaları şunlardır:
Çocuklar henüz cinselliğin ve bedenlerin tabu olduğu inancında olmadıkları için rahatlıkla sohbete dahil olabilir, bilgiyi algılayabilirler,
Ebeveynler, toplumsal cinsiyet eşitliği ve toplumsal algılar hakkında daha karmaşık konulara gelmeden önce bolca pratik yapma ve varsa bilgi eksiklerini gidermek için fırsat bulabilir,
Toplumsal cinsiyet rolleri ve beklentileri henüz yetişkinlerdeki kadar yer etmediği için, çeşitlilik ve kapsamlılık konusundaki mesajların aktarılması için çok fırsat vardır,
Ebeveyn ve bakım verenlerin çocukların ilk referansları olmasına olanak sağlar; bir arkadaşları, müzik klibi, ya da televizyon programından önce uygun kavram ve değerleri aktarmanız için alan açar,
Sadece empati, bakım verme, sorumluluk alma gibi becerileri destekleyen kız oyuncakları ya da analitik düşünme ve motor becerilerini destekleyen oğlan oyuncakları yerine, hepsiyle, yani çeşitli oyuncakla oynamalarına imkan sunar,
Bedenlerine, sınırlarına ve sağlıklı ilişkilere dair ebeveynleriyle iletişimde olan çocukların istenmeyen davranışlara maruz bırakılma ihtimalleri ve başkalarına istemedikleri şekilde davranma ihtimalleri azalır. Söz konusu erkeklik ve toksik erkeklik olduğunda ise bu, özellikle toplumsal cinsiyet temelli şiddeti önleyici yaklaşımlardan biridir.
Ekim ayı boyunca cinsiyet kimliği, cinsel yönelim ve atanmış cinsiyet hakkında sıkça sorulan soruları cevaplayacağım, ve çocuklarla yaşa göre nasıl konuşabileceğinize dair diyalog örneklerini paylaşacağım yazıların e-postanıza gelmesi için yılda iki kitap alırmışcasına ücretlendirdiğim nasıl konuşurum?+plus üyeliğe geçebilirsiniz.
🖍 Soru paslama alanı: Çocuklardan gelen ve nasıl cevaplayacağınızdan emin olmadığınız soruları buraya bırakıp rahatlayabilirsiniz.
16 aylık bir çocuğum var ve insanların bu kadar küçük çocuklara nasıl yaklaştığını görünce cinsiyet kurgudur deyip duruyorum kendi kendime. Kiz mi oglan mi emin olunamayip yapilan tahminler var. "Tokasi var kiz. Emzigi (ya da uzerindeki mavi herhangi bir nesne) mavi, demek ki erkek". Kız çocuğu olduğunu düşündüklerinde incelen, hafifleyen ses tonu ile konuşmaları. Yine kiz çocuğu olduğunu düşündüklerinde tirmanmasini "bak hem kiz hem ne güzel tirmaniyor" diye "tebrik etmeleri". Oglan çocuğu olduğunu dusunduklerinde yüksek sesli, eforlu her davranışına "erkek çocukları işte boyle" kabulleri. Kiz cocugu oldugunu dusunduklerinde kendi cocuklarina "kiz geldi ya hemen simardi" eheheheh benzeri yakistirmalari. Ve el kadar çocuklara prenses, hanım, paşa, bey ekleyerek hitap etme ısrarları. Dümdüz kıyafetlerin, pembe ve maviden geçip turuncu ve sarilarda da "kiz/erkek" etiketlenmesi. Sana ne çocuğumun genitalinden diye bogurmek, cocuguna ehehehe diye yakistirdigi çocuğun da oglan olduğunu soyleyip gökkuşağı konfetileri atarak dans etmek sessizce durduğum anlarda içimde oynayan sahneler. Genelde susuyor ve izliyorum sanırım. Tahminlerine müdahale etmeyi de çoğu zaman bıraktım. Ama biliyorum o büyüdükçe kendisi kendini tanımlayıp mudahale etmeye başlayacak. Büyük kardeşinin, saçı uzun diye "kiz değilsen kestir saçını" diyenlere salak demesini hakedilmis bir sıfat olarak tanimlamamiz gibi anlar gelecek. Ne çok konuşasım varmis atladim ordan oraya. Buradan da size ulaşıyor mu bilemedim. Yazdıklarınız duyuluyor ve çok kıymetli, elinize taş değmesin de diyeyim eğer ulaşırsa. Uzunca bunlari konusmak ne guzel olurdu. Çok sevgiler.